SOSYETE FARELERİ DAVET FARELERİNE KARŞI
Tarih: 07-05-2020 01:10:33
İş, cemiyet, kültür ve sanat dünyası; yepyeni bir kitlesel savaşın eşiğine gelmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyor… SOSYETE FARELER’i, DAVET FARELERİ’ne karşı…
|
|
|
|
Tarih: 07-05-2020 01:10
|
Çok değil; bundan birkaç ay önce; yıllardır bilindiği halde çok da gündeme getirilmemiş olan bir toplumsal olgu toplumun ısrarla ana gündem maddeleri arasına getirilmeye; üzerinde vurgu yapılmaya; tartışılmak istenmeye ve yarı profesyonel bir mantıkla çözüm aranmaya çalışılmaya başlandı…
Bu kavramsal olgunun adı ya da a ana başlığı ise; ‘DAVET FARELERİ…’
Genel olarak; yemeği, kokteyli ve barbekü partisi ile akabinde ‘After-Party’si olan ve giriş ya da çıkışta küçük hediyeler verilen toplantılara, genel olarak bilim adamı, bilim kadını, siyasetçi ve çoğunukla da, ‘Basın Mensubu’, yani gazeteci kimliği ile katılan; buna rağmen söz konusu mesleklerle hiçbir ilgileri bulunmayan kişilere; ‘Davet Fareleri’, ‘Otel Fareleri’ ya da ‘Davet Kuşları’ deniliyor…
Bu insanlar; sanki hakikaten bir iş kolu, bir meslek gibi; gün içerisindeki bütün davetleri; ki bu zaman zaman kahvaltılı basın toplantısı oluyor; zaman zaman bir konferansın ya da kongrenin öğle yemeği ve akşam kokteyli ve yemeği oluyor; zaman zaman kokteylli ve akabinde akşam yemekli bir davet oluyor; işte ne bilelim ödül töreni, bir lansman, bir tantım; bir kuruluş yıldönümü ya da ‘Yaza Merhaba’, ‘Yaza Elveda’, ‘Kışa Merhaba’, ‘Yeni Yıla Merhaba’ başlıklı partiler oluyor; ortak noktaları; bol lüks yemekli, bol içkili ve tabii bir de çıkışta hediye varsa; bundan iyisi Şam’da kayısı; bunları takip edip; sanki hakikaten ellerinde yaldızlı davetiye varmış gibi katılım sağlayıp; günlerini gün eden insanlar…
Bu insanların hemen hemen çoğu; öyle sanıldığı gibi aç bir ilaç, evinde yiyecek ekmeği olmayan; beş kuruşu olmayan insanalr da asla değil; öğretmeni var, üst drüzey yöneticisi var; doktoru var, hemşiresi var; mühendisi var, akademisyeni var; var oğlu var yani…
Çok değil; bundan birkaç ay önce; yıllardır bilindiği halde çok da gündeme getirilmemiş olan bir toplumsal olgu toplumun ısrarla ana gündem maddeleri arasına getirilmeye; üzerinde vurgu yapılmaya; tartışılmak istenmeye ve yarı profesyonel bir mantıkla çözüm aranmaya çalışılmaya başlandı…
Bu kavramsal olgunun adı ya da a ana başlığı ise; ‘DAVET FARELERİ…’
Genel olarak; yemeği, kokteyli ve barbekü partisi ile akabinde ‘After-Party’si olan ve giriş ya da çıkışta küçük hediyeler verilen toplantılara, genel olarak bilim adamı, bilim kadını, siyasetçi ve çoğunukla da, ‘Basın Mensubu’, yani gazeteci kimliği ile katılan; buna rağmen söz konusu mesleklerle hiçbir ilgileri bulunmayan kişilere; ‘Davet Fareleri’, ‘Otel Fareleri’ ya da ‘Davet Kuşları’ deniliyor…
Bu insanlar; sanki hakikaten bir iş kolu, bir meslek gibi; gün içerisindeki bütün davetleri; ki bu zaman zaman kahvaltılı basın toplantısı oluyor; zaman zaman bir konferansın ya da kongrenin öğle yemeği ve akşam kokteyli ve yemeği oluyor; zaman zaman kokteylli ve akabinde akşam yemekli bir davet oluyor; işte ne bilelim ödül töreni, bir lansman, bir tantım; bir kuruluş yıldönümü ya da ‘Yaza Merhaba’, ‘Yaza Elveda’, ‘Kışa Merhaba’, ‘Yeni Yıla Merhaba’ başlıklı partiler oluyor; ortak noktaları; bol lüks yemekli, bol içkili ve tabii bir de çıkışta hediye varsa; bundan iyisi Şam’da kayısı; bunları takip edip; sanki hakikaten ellerinde yaldızlı davetiye varmış gibi katılım sağlayıp; günlerini gün eden insanlar…
Bu insanların hemen hemen çoğu; öyle sanıldığı gibi aç bir ilaç, evinde yiyecek ekmeği olmayan; beş kuruşu olmayan insanalr da asla değil; öğretmeni var, üst drüzey yöneticisi var; doktoru var, hemşiresi var; mühendisi var, akademisyeni var; var oğlu var yani…
Ancak bunlardan rahatsızlığı dile getiren bazı tipler de var ki; hiç üstlerine vazife olmadığı halde; bu konuyu sanki bir sosyolog; bir tolum bilimci ya da kontrol memuru edasıyla yazıyor Alllah yazıyorlar…
Ne ilginç, hemen her birinin bir davet faresi anısı ya da gözlemi var; her birinin söyleyecek sözü var…
‘Peki bu davet farelerine her yerde rastlıyorsanız; demek siz de o ortamdasınız; peki hangi sıfatla?’ sorusunu sormadan önce bir başka tahlil yapalım…
1950li yıllarda Harbiye’deki Hilton Otel ile başlayan ve bugün sadece İstanbul’daki sayıları 150’ye yaklaşan lüks otellerde; yine Suadiye’deki DiscoTek ve Maksim ile başlayıp; bugün sayıları yine 500’e yaklaşan irili ufaklı bazı mekanlarda; tabii konferans ve kongre merkezlerinde; küçük çaplı yemekli kokteyllerle başlayan bir etkilik furyası; artık bu mekanlarda; ‘Event Manager’ yaini ‘Davet Müdürü’ sıfatıyla anılan yöneticileri de istihdam eden bir sektör halini aldı…
Korona sürecine gelinen sürecin başlangıcı olan 14 Mart 2020 sonrasını saymazsa; 2019 yılında; sadece İstanbul’da irili ufaklı 2855 kokteyl, 2064 yemekli davet; bunlara bağlı 411 After Party, 1028 kahvaltılı basın toplantısı, 704 kongre ya da konerans, 204 lansman; 344 adet de yaza merhaba, veda ya da yeni yıl partisi düzenlenmiş…
Yani 2019’un İstanbul etkinilk sayısı; 7640…
2018’de bu rakam 7455; 2017 rakamalrı ise 7551…
Malum her yeni toplumsal gelişme, yeni yeni kavramları da beraberinde getiriyor…
Teknolojinin gelişmesi ile birilkte; sosyal medya fenomenliği kavramının olgunlaştığını biliyoruz…
Yok INSTAGRAM FENOMENİ, yok YOUTUBER, yok INSTAGRAMER, yok WHAT’S APP GROUBER…
Bunlar bir anda; jet sosyetenin de içinde gündem belirleyici, denetleyici konuma soktular kendilerini…
Hele bir de Gay bir kimilğe büründüysen, ya da tam tersi Lez bir sıfat taşıma hissi uyandırdıysan; bazen de hafif Feminist bir ekole hitap ettiğini kanıksattırdıysan; en büyük fenomen sensin…
Bunlara dense dense; ‘TECHNO-SOCİETY’ yani, ‘Tekno-Sosyete’ denilebilir…
Bunlardan şu anda yüzlercesi var…
Hani birçok gazete ve magazin dergisinde; adı sanı duyulmamış bazı sözde hatırlı yazarlar ‘Davet Fareleri’ni gündeme getiriyorlar ya; inanın bu davet farelerinin boy gösterdiği birçok etkinliğin; hatta tamamına yakınının bir de sosyetik fareleri var…
Türk ve Dünya Mutfağı üzerine yaptığı çok sayıda gönüllü çalışma ile başta gastronomi sektörü olmaküzere birçok kesim tarafından büyük takdir toplayan ve aynı zamanda Dünya Şarap Lezzetçileri Birliği Üyesi konumunda da bulunan Uluslararası Mutfak Sanatçıları ve Gurmeler Birliği Türkiye Masası Yönetim Kurulu Onursal Üyesi, Dünya Yöresel Lezzetleri Tanıtma Platformu Başkanvekili, TURİZMAGAZİNİST Araştırmacılar ve Yazarlar Platformu Mütevelli Heyet Üyesi ve Türkiye Görsel Sanatlar ve Edebi Eserler Eleştirmenleri Konsorsiyumu Genel Sekreteri Gastronomi Uzmanı Gurme Boğaç Yüzgül’ün, geçen sene yayınlanan ve davet fareleri konusunda muhteşem sosyolojik çıkarımların yer aldığı ‘EKİP/OTEL FARELERİNİN İLGNİÇ YAŞAM ÖYKÜLERİ’ adlı kitapta; ‘Sosyetik Fareler’ konusu tam manasıyla incelenmemiş; gelişigüzel geçilmiş; kitap daha çok otel farelerine yoğunlaşmış…
Boğaç Yüzgül; gerçekten toplumsal olayların incelnmesi ve değerlendirilmesinde muhteşem bir isim; tahlilleri, çıkarımları, örneklemeleri ve derlemeleri; cidden çok güçlü; ki zaten bugüne kadar çeşitli konularda altı kitabı var…
Boğaç Yüzgül’ün yakın zamanda; ‘EKİP SOSYETESİ’ ya da ‘SOSYETİK EKİP’ başlıkıl bir başka kitapta; sosyete farelerini de masa yatıracağının da duyumun aldık…
Kitap Boğaç Yüzgül’ün işi ama; biz biraz şu durumdu vazife çıkartarak otel farelerini diline dolayan sosyetik fareleri gündeme getirelim ne dersiniz?
TEKNO-SOSYETE ya da SOSYETİK FARELER’in; otel farelerinden tek farkı; otel farelerine göre kamuoyuda; sosyetede ya da cemiyet haytında biraz tanınmış ya da kendilerini kabul ettirmiş olmaları…
Otel fareleri; her ne kadar müthiş bir özgüvene sahip bir kişiliğe bürünseler de; yine de en deneyimlilerinin de kafasında bir soru vardır: ‘Ya davete giremezsem? Ya bir sıkıntı yaşarsam?’…
Ama bu özgüven, SOSYETİK FARELER’de öylesine Narsist bir kişilik halini alıyor ki; adeta; ‘Ben bu davetin asıl sahibiyim; burada olmak en çok benim hakkım’ kimliğine bürünüyorlar…
Tehditler de hazır; ‘Bana bir sıkıntı yaşatırsanız; sizi on binelrce takipçimin olduğu Instagramımda, Youtube kanalımda bitiririm…’
Bu arada bazı birçok SOSYETE FARESİ'nin büründüğü bir başka kimlik ise; 'Eğlence Organizatörü'... Hele bi de birkaç ünlünün evine konuk olup, onlarla SELFY yaptın mı; onlara yemek yedin mi; en büyük sensin; senden büyük yok...
Ama hangi kimliğe bürünürsen bürün; fare faredir değil mi?
Nasıl otel fareleri, sanayiden tekstile; araba lansmanından tıp yemeklerine kadar her yerdeler; e bu bizim SOSYETİK FARELER’i de sosyeteden bir kişinin bile katılma ihtimali olduğu her yerdeler…
Gerekçeleri de; ‘Cemiyet hayatının gelişmelerini yazıp, sosyel medyam uçurmak için buradayım…’
Davet farelerinin gerekçelerinden bir tık daha masum gibi bir görünüt sergileseler de bence hiçbir farkı yok…
Az önce de biraz değindik; SOSYETİK FARELER’i olmanın bir koşulu da sanki; Gay, Lez ya da Feminist olmaktan geçiyorumş gibi hava yaratılmış…
Bunu zaten yıllardır moda dünyasında yaşıyoruz; bir tekstil gecesine, bir moda gecesine, bir moda fuarına gidin; ‘Arkadaş bu moda dünyasında hiç mi yaradılışından gelen cinsel kimliğini yaşayan erkek, kadın yok; yüzde 90’ı gay ya da lez olmak zorunda mı?’ sorusunu ister istemez sorduruyor insana ve yanıtı da basit aslında; çoğu olmadığı halde; öyle bir imaj yaratmaya çalışıyor…
Şunu da belirtelim; ne gay olmak, ne lez olmak; ne biseksüel olmak, ne tansseksüel olamk asla ayıp değil; bu bir tercih, bir kimik; isteyen istediği gibi tercih yapar da; hiç olanmuan bir cinsel kimlik; sosyetik, sosyo-cemiyetik, ekonomik ve sosyo-ekonomik bir rant kapısı haline dönüşmüşse; hiç etik olmayan bu kilik bürünme durumuna; itiraz etme hakkı doğuyor ister istemez…
İşte benzer bir durum da; SOSYETİK FARELER’de mevcut; genelde ikili gezen bu SOSYETİK FARELER, ya biri gay, ya biri lez; ya da ikisi de yaradılıştan gelen cinsel kimliğe itiraz etmiş bir cinsel kimlik ile ön plana çıkmaya çalışıyorlar…
Sosyeteden geldikleri için biraz oturmasını kalkmasın bilmeleri; işi kolay götürmelerine olanak sağlasa da; resim sergisinden ihracat ödül törenine; peynir lansmanından lastiçi açcılışına kadar her yerde SOSYETİK FARELER’i görmemiz de; otel farelerinden çok farklı olmadıklarını gösteriyor…
Otel fareleri ile SOSYETİK FARELER’i ayıran bir noktayı belirtmek lazım yalnız…
Otel faresi; gittiği ya sızmayı başardığı bir davette; her akşam somon füme, jumbo karides ve Cream Blaue özlese ve bazen içten içe ikramları zayıf bulup beğenmese de; yine de; ‘Alleh ne verdiyse yiyeceğiz’ mantığında olan cinsten insanalr…
Ama maazallah; SOSYETE FARELERİ; kendilrinde mönüye itiraz etme hakkı da bulur; parası organizasonca ödenmek üzere pahalı bir içki ve yemke de sipariş edebilir; tabii ki silah yine iteğinin karşılanmaması halinde fenomen olduğu sosyel medya mecrasında kötüleme tehdididir; yani bir davette; tüm katılımcıların, müdürlerin, otel farelerinin elide en iyi ihtimalle votka, rakı, şarap varken; bizim Gay-Lez bozması SOSYETE FARELERİ’nin elinde viski ya da Irish Cream görmeniz işten bile değlidir; zira SOSYETE FARELERİ; istekleri bitmeyen, tatmin edilmeleri zor insanlardır…
İlginç olan son bir nokta daha var; otel feresi olmak çok da kolay bir iş değil; yani herkes bir anda kolay kolay davetlere davet faresi olarak sızmayı başaracak kadar cesur ya da yetenekli olamayabilir ve şu anda sayıları Boğaç Yüzgül’ün EKİP Kitabı’na göre taş çatlasa 100-125 kişi…
Ama emin olun, şu normalleşme süreci sonrası davetler yeniden başlayınca; ben diyeyim 200, siz deyin 300 SOSYETİK FARE’ye rastlamamız işten bile değil cemiyet dünyasında…
Ve bu SOSYETE FARELERİ, kendi sahte cinsel kimilklerine ve sosyal medya tehditkârlıklarına bakmadan; öyel görünüyor ki; davet fareleri ile uğraşıp; kendi farelik gündemlerini değiştirmenin çabasına girmeyi sürdürecekler…
FERİHA ŞENNUR ÖZTİRYAKİ
TURQUASSE QUALITURKEY MAGAZINE
Bu haber 6701 defa okunmuştur.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEDYA Haberleri